19 Mart 2011 Cumartesi

All the Real Girls

Yönetmen: David Gordon Green
Senaryo:David Gordon Green
Oyuncular: Paul Schneider, Zoey Deschanel, Patricia Clarkson, Shea Whignam, Danny McBride

2004 senesinde festivaller yoluyla Türkiye'ye uğrayan “All the Real Girls” sinemanın alternatif ayaklarından birinin ipuçlarını veriyor. Gittikçe temponun, görsel efektin, gösterişin yükseldiği ana akım sinemaya inat başka bir sinemanın olabileceğini gösteren bir film. Bir taşra kasabasında geçen bir aşk hikayesine indirgeyebileceğimiz öyküsü pek parlak bir vaat etmiyor gibi gözükse de her karesine sinen sinema duygusunun etkileyiciliği şaşırtıcı. Evet, karşımızdaki küçük bir büyük film.

-Paul kasabanın en çapkın gencidir ve kasabada birlikte olmadığı kadın kalmamıştır.  Takıldığı arkadaş grubunun lideri Tip'in, şehirde üniversiteyi bitiren kardeşi Noel kasabaya geri döner. Noel'in hayatı boyunca eline erkek değmemiştir. Tip'in tüm baskılarına rağmen Noel ve Paul yakınlaşırlar. Herkes artık beklenen sonu beklemeye koyulmuştur.-

“George Washington” ile bağımsız Amerikan sinemasına hızlı bir giriş yönetmen ve senarist David Gordon Green'in, bu filminde de iyi bir iş çıkardığını söylemek lazım. Yer yer doğaçlamaya izin veren senaryosunun bazı noktalarda acıtan bir gerçekçiliğe erişmekte. Bağımsız Amerikan sinemasının bazı romantik örneklerini hatırlattığı sahnelere rağmen özellikle ikinci yarısında iç burkan bir filme dönüşüyor. Süprizsiz yapısına rağmen Green'in güçlü yönetimi sayesinde kendine çekiyor “All the Real Girl” ve küçük bir öyküden büyük laflar etmeyi başarıyor.

Paul Schneider alışık olmadığımız bu jön rolünde karakteri tüm ayrıntıları ile özümsediğini gösteren bir performans sergiliyor. Parktadaki itiraf sahnesi ve final sekansındaki performansı onun kıymeti bilinmeyen bir karakter oyuncusu olduğunun altını çiziyor. En son “Bright Star”da izlediğimiz oyuncu, karakterinin tekinsiz ama bir yandan da çocuksu yanını eksiksiz sunuyor. Zoey Deschanel de sadece çok güzel gözleri olan tatlı bir kadın olmadığını gösteriyor-ama şunu da eklemek gerek, her ne kadar kendisinden çok umutlu olsam da bu filmdeki performansına bir daha ulaşamayacağını idrak ediyorum yavaş yavaş. İkinci yarısında her göründüğü sahnede seyircinin boğazını düğümletiyor. Son olarak yine muhteşem bir Patricia Clarkson'un filmin bonusu olduğunu ekleyelim.

Kardeş Filmler

Dandelion-İlk Aşk-2004
Amerikan taşra hayatını tasvir ediş biçiminden belki de “All the Real Girls” en çok benzeştiği film. Sıkışmışlık, kaybedilen gelecek umutları, sağlıksız aile ilişkileri, taşranın zamansız havası-burada Reha Erdem'in “Beş Vakit”i de analım- filmlerin ortak besleyenleri. Kötü sonlarla bitmelerine rağmen bunu Çağan Irmak'ın “Issız Adam”ı gibi melodram haline getirmek yerine böğre atılan sıkı bir yumruk kadar vurucu bir son hazırlamaları kardeşliklerini kuvvetlendiriyor. Senaryoların otobiyografik özellikler taşıması ve hikayenin erkek karakterin gözünden anlatılması bir diğer benzerlik.

Before Sunrise&Before Sunset-1995&2004
Linklater'in bu romantizm başyapıtları diyebileceğimiz filmlerle kardeşlik, etkili bir şekilde kullanılan doğaçlamadan geliyor. Jesse ve Celine'nin film boyunca konuşmaların yanında belki Paul ve Noel'inkiler pek doğaçlamadan sayılmayabilir ama bağımsız sinema içerisinde gitgide kendine sağlam bir yer bulan alternatif bir damarın yaratılmasında “Before Sunrise” ve “Before Sunset” kadar olmasa da gayet ciddi bir rol üstleniyor “All the Real Girls”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder