5 Nisan 2011 Salı

Notlar

  • Bağımsız Sinemanın en güzel yanı evrensel prensiplere sahip olmasına rağmen uygulamada yerellikten beklenenden yüksek bir şekilde güç alması. Mesela Türk Bağımsız Sineması Avrupa’nı en kuvvetli üç bağımsız sinemasından birisi; Amerikan Bağımsız ana akım sinema için bir nevi laboratuar iken, Türk Bağımsızı art-house için yeni yollar arıyor.
  • Türk Popüler Sineması için benzer bir şey söylemek ise biraz zor. Popüler Sinema’nın gelişmesinde çok payı olan Yılmaz Erdoğan, yerellik ile küresellik arasında çatışmayı hiçbir zaman “Vizontele”de olduğu gibi yakalayamadı; Superman, Noel Baba esprileri üzerine kurduğu filmleri bir çatışmadan ziyade bir karikatürü andırdı daha çok. Mesela, Yavuz Turgul eski verimliliğinde olmasa da yerellikten beslenen popüler sinemanın nasıl üretileceğini göstermeye devam ediyor. “Eşkıya”, “Gönül Yarası”, “Kabadayı” ve “Av Mevsimi” hep bir şekilde bu topraklarla organik bir bağa sahip ve popüler sinema gramerini başarıyla uyguluyor. 
  • Ertem Eğilmez’in önemi önümüzde yıllarda daha bir artacak. “Hababam Sınıfı”, “Süt Kardeşler”, “Gülen Gözler”, “Şaban Oğlu Şaban”, “Banker Bilo” ve daha çok filmle nasıl bu topraklara has popüler sinemanın olacağını adeta dersini veriyor. Yeni nesilde Çağan Irmak, Murat Şeker gibi isimler kalan mirası değerlendirip, modernize etmeye çalışıyor. Popüler sinemamızın bir başka yönünde, Mahsun Kırmızıgül’ün özellikle “Güneşi Gördüm”üne yapılan eleştirilerde yeni Yılmaz Güney sevinçleri hâkim olmasına karşın Yılmaz Güney’in yanlış algılanmasında yatıyor bu teşbih. Kırmızıgül’ün popülist ve melodrama yaslanan anlatımının Yılmaz Güney’in acıtan gerçekçiliği ile bir alakası yok. Kırmızıgül’ün en büyük motivasyonun Hollywood standardına ulaşabilmek olması, filmlerinde yönetmen becerilerinden ziyade high-definition görüntülerin öne çıkması ve içinde bir türlü engel olamadığı büyük hikâye anlatma güdüsünün onun sinemasına zarar verdiği açık. Aslına bakılırsa, onun sinemasında yerellik, bu toprağa aidiyet duygusu birincil önemden ziyade sos havasında; çünkü anlattığı hikâyelerle uyuşmayan bir görsel dili var-kamera şovenizmi. Abdullah Oğuz belki de popüler sinemamızın teknikten en fazla yönetmeni; bu sebeple kamera şovenizmi ile kendisine ket vuran isimlerden biri. “Mutluluk”ta bu şovenizmden kurtulabildiği için zaten “Mutluluk” en iyi filmi.
  • Popüler Sinemamızın en büyük çıkmazı olan yerellik, aidiyet duygusu şaşırtıcı bir şekilde Bağımsız Sinemamızın en kuvvetli kalemi. Son birkaç yıldır inanılmaz bir form yakalayan Türk Bağımsızı bir yandan yerellikten evrenselliğe ulaşan filmlere imza atarken, bir yandan da hiç beklenmeyecek deneylere de girişebiliyorlar. Derviş Zaim’in bir hat sanatçısına özenip tek kamera hareketi ile çektiği “Nokta” dudak uçurtacak bir başarı. Taşra ile şehir arasındaki çatışmadan sonunda kurtulabilen-her ne kadar bu çatışma Cannes’da Jüri Özel Ödülü’nü getirse de- Nuri Bilge Ceylan “Uzak”tan daha fazla heyecanlandıran “Üç Maymun”u ile olgunluk dönemine girdiğini üstüne basarak gösterdi mesela-ki bu deneme de Cannes’da FIFRESCI ödülü getirdi. Reha Erdem’in “Beş Vakit”i, “Hayat Var”ı, “Kosmos”u; Zeki Demirkubuz’un “Kader”i, Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi, daha ilk filmlerini çeken birçok genç yönetmenin eserleri insanı gururlandırıyor.
  • Popüler Sinemacı diye geçen birçok ismin çok para harcamasına rağmen Türk Bağımsızları ile yarışabilecek gücünün olmaması, her fırsat bulduğunda da onları yaylım ateşe tutmalarının temelinde bu var. Sinan Çetin’in Radikal Hayat’ta yayınlanan röportajında üstüne basarak anlattığı liberal sinema fikrinin çıkış noktası, onun yapımcı olduğu filmlerin gişesinden kesilen yardımlarla çok daha az bütçeye çok daha iyi filmler çeken bağımsız sinemacıların hazmedemediği başarıları var. Mahsun Kırmızıgül’ün, Yılmaz Erdoğan’ın festival jürilerine “niye popüler filmlere ödül vermiyorlar?” sızlanmasında da “iyi sinema iyi kamera ile çekilir” görgüsüzlüğü bulunmakta. Dört başı mamur bir “Vizontele”yi çıkarabilen yeni popüler sinemacıların öncellikle adam akıllı bir senaryo danışmanına ihtiyaçları var.