19 Mart 2011 Cumartesi

Umut

Yönetmen: Şerif Gören, Yılmaz Güney
Senaryo: Şerif Gören, Yılmaz Güney
Oyuncular: Yılmaz Güney, Gülşen Alnıaçık, Tuncel Kurtiz, Osman Alyanak

70 senesinde vizyon gören bir film, Türk Sineması’nda “gerçek manasıyla” bir deprem yaratır. O ana dek bazı kendine has yönetmenlerinin cılız sesleri dışında ilk kez farklı bir sinemanın vurucu gerçekçiliğine bu denli şahit olur seyirci. Oyunculuk performansına müteakiben “kral” lakabını verdikleri bir adam yazıp yönettiği, üstüne başrolünü oynadığı “film”le bütün kalıplaşmış algıları zorlar.  Metin Erksanların, Lütfi Akadların, Atıf Yılmazların yapamadığı yapabilmek için; Yeşilçam’ın talebe göre üretim politikasına-Adana’dan pamuk ağalarının Ediz Hun’un zengin oğlanı, Türkan Şoray’ın fakir kızı oynadığı filmler sipariş ettiği bir evrendir Yeşilçam- yapımcılardan ambargo yemek pahasına karşı çıkmak adına; kendi popülaritesinin getirilerinden kendi sinemasını inşa etme fırsatını yaratmak üzere çekilir “Umut”. Ve Yılmaz Güney silinmeyecek izini serper sinemamıza.

Yılmaz Güney’i diğer yönetmenlerden, yönetmenlik deneyen yıldızlardan ayıran bir çok nüans var. Politik kimliğiyle aynı izlekten gelişen entelektüel birikim, güçlü bir sinema duygusu ve içinde bir türlü susmayan “Sinema bu değil!” çığlığı. Acemilik dönemini bitirdiğini bağıra çağıra ilan ettiği “Umut”ta Türk Sinemasında bir sosyal gerçekçilik türünü temellendiriyor, bir yandan da Yeşilçam’ın kemikleşmiş anlatım biçimlerine karşı mücadele veriyor. Yeşilçam’ın söyleyerek anlatma yönteminin içi geçmişliğinin yerine İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nden beğendiği, öğrendiği, aldığı -göstererek anlatma- yöntemini alır Yılmaz Güney. Bu onun kolayca melodrama dönecek filmlerinin ağlatmaktan ziyade yumruk atan filmlere dönüşebilmesinde en önemli etkenlerden biri.

Yılmaz Güney’in çocukluk dönemini anlatan bu filmde, özellikle senaryonun –küfrün de işin içine girmesi ile- beklenmeyen bir doğallığa ulaştığını söylemek elzem. Tuncay Kurtiz de performansıyla filmin vurucu gerçekçiliğinde Yılmaz Güney’in en büyük yardımcısı. Ankara Sinema Derneği’ne göre Türk Sineması’nın en iyi on filminden biri olan bu film hakkında ne söylesek az biraz “spoiler”a kaçar.

-Cabbar, karısı, yaşlı anası ve beş çocuğunu, borç harç aldığı ve iki atın çektiği eski fayton ile geçindirme çabasındadır. Yaşamları büyük bir yoksulluk içinde sürüp gitmektedir ve uçan kuşa borcu vardır. Bir kazada, otomobilin çarptığı atlardan biri ölür. Yeni bir at almak için çalmadık kapı bırakmaz, evindeki bir kaç parça eşyayı da satarak parayı ancak denkleştirdiğinde ise araba ve diğer atı, alacaklıları tarafından satılmıştır. Cabbar, baştan beri define aramak için baskı yapan hamal Hasan'ın zorlamasıyla, nefesi güçlü bir hacının da onayıyla, define aramaya başlar.-

Kardeş Filmler

Ladri di Biciclette-1948
Bazı kendini bilmezler tarafından “Umut”un uyarlandığı film gösterilen İtalyan Yeni Gerçekçiliği başyapıtı. Her iki filmin de benzer bir izleğe sahip olmasına karşın “Umut”un sahip inanılmaz yerel dokunuşlar bambaşka filmler haline getiriyor. Oğul karakteri üzerinden Antonio’nun bütün iç çarpışmalarına tanık olurken, “Umut”ta bu oğul karakterinin yerini biraz zorlamayla hamal Hasan alır. Bisiklet Hırsızlığı özellikle final kısmında hümanizmini, vicdanını bir seviye daha yükseltirken “Umut” ise umutsuzluğunu bir seviye daha çıkarır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder