23 Temmuz 2010 Cuma

Truman Capote'yi Tanımak

İnsanat'ın son yazısını okuyunca "Truman Capote olmak nasıl bir histir"i betimleyen filmi yazmazsam olmazdı. 2005'in süpriz filmlerinden "Capote" mevzubahis. Akademi ödüllerine beş önemli dalda aday olup, en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan filmi ilginç bir sinema denemesi olarak ele alabiliriz pekala. Truman Capote'nin Amerikada yılın olayı olan "In Cold Blood" romanının yazış dönemine odaklanan filmde, kendimizi bir yandan sanki bir edebiyat atölyesi içerisinde, bir yandan da Amerikan taşrasının ürpertici havasını soluyorken buluyoruz.

"In Cold Blood" romanı sebepsiz yere işlenen en vahşi cinayetin anatomisini sunuyor okuyucuya. Katil ve maktüllerin hayatlarına müdahil olan Capote, inanılmaz ayrıntılı tasvirleri ile de cinayeti tüm geçekliliği ile karşımıza koymakta. Suç kavramına sosyolojik temeller üzerinden eğilen yazar, toplumda kazanan ile kaybeden arasında yükselen ayrımın, duvarın esas suçlu olduğunu iddia ediyor. Bu noktada katillerden birisi ile duygusal bir bağ oluşturduğunu söylemek de gerek. Bir çok eleştirmenin bu ilişkiyi gündeme getirerek, Capote'nin suçu topluma atmasını bu ilişkiye bağlıyorlar. Bu görüşe katıldığımı söyleyemeceğim, size de kendi fikrinizi yaratmak için Ayrıntı Yayınlarından "Soğukkanlılıkla" ismi ile piyasaya çıkarılan kitabı önerebilirim. Üstelik bu kitabı okuduktan sonra, filmden alacağınız zevkin iki hata daha fazla kata çıkacağının garantisini verebilirim.




Tabi romanı okuduktan sonra kitabın nasıl yazıldığını izlemek kesmediyse sizi, sizi 1967 yılında yapılmış "In Cold Blood" uyarlamasını önerebiliriz. Kitaba oldukça sadık yapılmış bu uyarlama da oldukça iyi eleştiriler almış, hatta Akademi ödüllerine de dört dalda aday olmuş. Robert Blake'nin unutulmaz Perry yorumu ve Dick rolündeki Scott Wilson ile arasında yüksek uyum filmi cazibeli kılan ayrıntılardan birisi. Dönemin en rahatsız edici filmlerinden biri olduğunu söylemeye de gerek yok. Modern amerikan edebiyatının en rahatsız edici romanından sinemaya bu kadar güçlü taşınması takdire şayan.

Capote'yi sadece "In The Cold" üzerinden tanımaya çalışmak yeterli gelmezse, yine unutulmaz bir uyarlama olan "Breakfast at Tiffany's" izlemek yerinde olacaktır. "Capote" filminde de Truman Capote'nin hayatının bir parçası olarak görebileceğiniz sosyete hayatını, partileri Audrey Hepburn'un çarpıcı oyunculuğunun da katkısıyla izlemek de cabası.

2 yorum:

  1. yine de kitabı filminden iyiydi

    YanıtlaSil
  2. kitabın özellikle ikinci yarısında tüylerim diken dikendi. bu nasıl bir kitap yaw! diye sorup duruyordum kendime.

    YanıtlaSil